- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 09 Nisan 2016, Cumartesi 0:53
- 1574 kez okundu
SAPKINLIĞIN MANTIĞI
İçimizdeki batı havarisi kilise kültürü hayranları batılılaşma yolunda -ne yazık- çok geri bir çizgiyi temsil ediyor. Batının temel referanslarını bilmez tanımaz okumaz, batıyı batı yapan normatif davranış biçimlerini anlamaz, batının ruhunu kuran motivasyon ve heyecanlardan habersiz nutuk atıp dururlar.
Onlara göre ilerici/batıcı olmak ve bunun ölçüsü İslâm ve Türk kültürüne düşmanlık biçiminde zihni ahlaki bir sapmadan ibarettir. Mevcut kültür unsurlarına uzak durarak aşağılayarak zarar vererek yok ederek batılı olunacağını savunurlar. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değildir. Batılı/batıcı olmak sandıkları gibi kolay (koftiden) bir iş sayılamaz. Bizim hazırakonmacı haylaz beceriksiz yetersiz düşünme tembeli düşünce özürlü cahil katil hırsız cümle gavurcu müminleri bekleyen zor sürprizler var: Okumak araştırmak tartışmak bilgilenmek aydın olmak üretmek gibi “şey”ler!
Sahtecilik etmek kandırmak artık eskisi kadar kolay bir iş olmaktan çıkmıştır. Bizim gavur hayranlarından kalite bekleniyor.
Adı ali veli ayşe fatma olduğu halde Hazret-i Ali ve Hazret-i Fatma’ya düşmanca tavır takınanların kendi sapkın ahlaklarına (veya ahlaksızlık) ters düştüğünü hatırlatmak da ne tuhaf yine bize düşüyor.
Aklı başında bir batılının Türke düşman olduğu için (ki bu da şüphelidir) Türk kültürüne de düşman olması beklenir fakat bu bile sakat bir mantıktır, aksine kültürümüze hayran ya da profesyonel anlamda ilgilenen nice batılı vardır. Gerçi düşman da olsa yadırganmaz, herhalde bizi ve kültürümüzü sevme mecburiyetleri yoktur. Bu tesbitimize biraz insafsız denebilir ve bir aşırılığı yani gavur düşmanlığını ima ettiğimiz iddia edilebilir. Böylesi haklı itirazlara acaba ne cevap üretilir, bilmiyorum.
Gavurseverler gocunmakta haklıdır. Sözlerimizin aşırılık içerdiği doğrudur, onlardan çektiğimiz acılar tarihi de bir diğer doğrudur. Batılılardan İslâm ve Türk kültürüne gönül vermiş araştırmayı meslek edinmiş bilim ahlakından nasipli seçkinler vardır (oryantalistler ayrı konu). Doğrusu biz onları tam gavur değil de sanki Müslüman adayı gibi görüyoruz (Rabbim cümlesine tez güne iman nasip ede).
Bizimkiler ise yalnızca İslâm ve Türk kültürüne düşman kesilmekle batılı olunacağını sanmak biçiminde sapkın bir düşünceye (iman) saplanmıştır. Kendileri de her nasılsa Türk soyundan geldiği için(!) hem geçmişlerinden hem ailesinden hem de bizzat kendilerinden nefret ederler (kendine yabancılaşma). Kendilerini çok şanssız bulurlar. Hıristiyan bir ana babanın çocuğu olmadıklarına yanarlar. Müslüman dede ana baba kardeş amca dayı hala teyze ve yeğenlerin varlığı onları müthiş rahatsız eder (Hele yeğenin sünnetine ya da dedenin cenazesine katılma mecburiyeti!) İşte onlardaki soy inkarının psikolojik mekanizması böyle çalışır.
Atalarımızın büyük güçlü ve üstün oluşu da onları çok üzer. Hırsız katil sömürgeci sapık ve dinsiz ataya sahip olamamak ruhlarını kemirir (Olmak durumu ise tam bir teselli getirecektir nitekim getirmiştir!) Ve hatta insan soyundan gelmek da biricik beyin ağrılarıdır. Hazret-i Âdem ve Hazret-i Havva’dan değil de maymun amip terliksi timsah iguana salyangoz veya bitten pireden türemiş olmayı şiddetle arzu ederler. Arzudan öte bu sapık eğilimlerini kitaplaştırıp ders konusu kılıp gayet bilimsel tarzda temiz inançlı masum Müslüman çocukların beynine kazırlar (yaşasın MEB & ekürisi Talim ve Terbiye Kurulu). Geçmiş’ten nefretleri iblisi bile şaşırtacak çok özel pek renkli türlü piçlik melodramıyla doludur.
Dedelerinin pezevenk babalarının gogocu veya nanoş annelerinin pavyon dilberi olmayışı onları derinden yaralamıştır. Bunun yanında nataşa orjinli değerli ninelere sahip olamadıklarına da ayrıca yandıkları rivayet edilmektedir.
Oysa batılı/batıcı olmanın şartlarından biri İslâm ve Türk kültürüne düşman kesilmek değildir. Dünyada o kadat gavur vardır ve yalnızca gavur gibi gavurdur, o kadar! Yani İslâma düşmanlık etmeden de hatta bunları hiç bilmeden ilgilenmeden gavurluk etmek pekala mümkündür. İşte bizimkilerin bilerek atladığı/anlamadığı nokta burasıdır ve bu nokta bizim yüz elli yıllık acı tarihimizin bir nokta mesabesinde özeti demektir.
Nasıl cinsi sapık olmak için açılmış düzenli eğitim veren bir mektep yoksa fikri sapkınlık için de mektebe gitmeye kürsüde (üniversite) masada (bürokrat) kışlada (orduevi) yıllarınızı harcamaya gerek yoktur. Eğer bir de solcuysanız pembe kırmızı kızıl kızılcık gibi aşamalardan geçmeye de ne zahmet!
Hainlik içgüdünüz sapıtma işlemi için yeterlidir. Ayrıca kaliteli ve elitte hainlik için ek bir çaba harcamanız gerekmez. Çünkü nasıl karadan daha kara bir renk türü yoksa hainden daha üstün ve daha class başka bir hainlik çeşidi de yoktur. Kapkara mı dediniz... Öteki pisliklerden yer kaldıysa kap kacağınıza kara’nızı da koyabilirsiniz!
Aslında hepsi bizim köylü bizim kasabalı “ali oğlu veli” olan bu kişioğlusu kişilerin yüz elli yıldır gavur rolü yapması ve hep bizi asması ne utançlı bir suç... Sanırım son tahlilde bizzat batılılar da onların bu kafirlik taklidinden artık ciddi rahatsızlık duymaya başladı.
Bizim AB’ye giriş ve yasaların güncelleştirilmesi, yabancıların uyum yasaları adını verdiği manzara karşısında daha fazla direnemeyecekler. Bu direncin kırılması demek mutlak anlamda bir iflas veya zafer ilanı olacaktır.
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
03.12.2019 Makineleşmenin neresindeyiz?
-
22.11.2019 Komplexliyim âbiler!
-
13.11.2019 Tarih kurtaran zalim kaçakçılar!
-
03.11.2019 Reis öldü!
-
30.10.2019 Rejim Kafası
-
21.10.2019 New putçuluk!
-
03.10.2019 Merve'yi kim/ler öldürdü?
-
24.09.2019 Heralde yani!
-
17.09.2019 Keşke...
-
13.09.2019 Eğitim mi? O da ne?
-
09.09.2019 Kişi adlarında tercih- 3
-
27.08.2019 Kişi adlarında tercih-2
-
19.08.2019 Kişi adlarında tercih
-
10.08.2019 Ağız yordamıyla
-
07.08.2019 Mağduriyet şehveti-II
-
27.07.2019 Torun Boris, Dede Ali Kemal!
-
22.07.2019 Ayna ayna söyle bana...
-
14.07.2019 Muhtemel 15 Temmuz ihtifallerine dair...
-
08.07.2019 CHP siparişi sözde edebiyat!
-
01.07.2019 CHP Dönemi Edebiyatında Çocuk Nefreti!
-
25.06.2019 Takma adlar üzerine...
-
19.06.2019 Çantadaki üç öcünün öcü!
-
12.06.2019 İtdalaşı
-
07.06.2019 Saz, Gül, Gamze, Ben, Lale
-
31.05.2019 Lâle üzerine...
-
23.05.2019 Bülbülün çılgınlığı...
-
15.05.2019 Hayvan ve bitkilerin dili
-
26.04.2019 Rejim dili!
-
16.04.2019 Penceredeki çocuk!
-
02.04.2019 Pisig-nâme
-
20.03.2019 Çanakkale'ye dair...
-
13.03.2019 Alışılmış korku kültürü-II
-
06.03.2019 Bekleyiş
-
25.02.2019 Tek kişilik manifestomsular
-
17.02.2019 Üç tarz-ı felaket
-
10.02.2019 Pomaklar ve Pomakça üzerine...
-
31.01.2019 Dört (3+1) silahşörler!
-
25.01.2019 Dedeler ve Babalar
-
16.01.2019 Külyutma külliyatı!
-
06.01.2019 Sarıkamış'ı bilmek
-
30.12.2018 Ana, baba, bebe, dede...
-
23.12.2018 "Dar" durumlar...
-
05.12.2018 Kendini başkası sanmak!
-
27.11.2018 Mağduriyet şehveti
-
19.11.2018 Çizgiroman dünyasından mektuplar
-
12.11.2018 Örtmen/Dörtmen üzerine tetebbu
-
03.11.2018 Köse Kadı'yı yazan adam...
-
27.10.2018 30 model sapkınlık hortlaması
-
17.10.2018 Çiziroman alemine (b)akışlar
-
07.10.2018 Tarzan komplex!
-
29.09.2018 Bre şaşkındilli şaşkın kişiler!
-
20.09.2018 Kelimeleri tanımak...
-
14.09.2018 12 Eylül'e dair şerh denemesi
-
28.08.2018 Belber Fahri'ye övgü!
-
17.08.2018 Vitrindeki çöpgiller İngiltere'deki Çörçiller!
-
04.08.2018 Eşzamanlılık meselesi/ Senkronia problematique
-
28.07.2018 Edep Yâhû
-
19.07.2018 "Bazı" eski dostlara dair...
-
10.07.2018 İstemezük!
-
02.07.2018 Seçim üzerine yazı...
-
22.06.2018 Viva Comandante (1)
-
06.06.2018 Bırakın çürüsünler!
-
31.05.2018 Kürsüler ve adamlar!
-
25.05.2018 Nostaljique une komünisto fabilo!
-
18.05.2018 Pide meydan okuyor!
-
13.05.2018 Soyad meselesine bakışlar...
-
09.05.2018 TC TV tarihine dair!
-
27.04.2018 Ölüsüz mezarlar!
-
22.04.2018 Küçültmeli inkar sanatı!
-
11.04.2018 Korku kültürü!
-
04.04.2018 Kolcular ve Solcular
-
30.03.2018 923 Siccîn nömralı aşiret defteri
-
26.03.2018 Hayvanlar ve gübreleri...
-
23.03.2018 M.Akif kişisi üzerine...
-
22.03.2018 Newruz'a etimolojik ironi!
-
10.03.2018 Cennetlik kafirler (!)
-
05.03.2018 Karşı tarafa...
-
28.02.2018 Kesintisiz İhanet
-
24.02.2018 "Hangi"li Arayışa İronik Yaklaşımlar
-
20.02.2018 Zaman ve Müslüman
-
10.02.2018 Tekno-Kültür Makinesi
-
02.02.2018 KÜLTÜR MANTARI- MÜSLÜMANI ÜRETİM TÜKETİM A.Ş.
-
31.01.2018 İNSANLAŞMA “PUROCESİ”NE KATKILAR
-
24.01.2018 SEFER ÂDABI
-
21.01.2018 CEHAPE’NİN İYİ GÜNLERİ
-
17.01.2018 KÜÇÜK ADAMLAR DEVLETİ
-
13.01.2018 NUH TUFANI VE TELEFON
-
06.01.2018 “KARA" ÜZERİNE YAZI
-
28.12.2017 "Gözlerimden dışarıya bakan kim?"
-
22.12.2017 SARIKAMIŞ’A DAİR
-
20.12.2017 ZITLIK İLKESİ VE SAĞ/SOL
-
17.12.2017 TERSİNE ÜLKE
-
13.12.2017 AMPLAYA DOMÈSTİC ZULÜM
-
06.12.2017 SON DAKTİLO
-
30.11.2017 KISA KISA BEŞ KISSA
-
24.11.2017 SAÇMALAMA HAKKI
-
15.11.2017 SIFIR KOMPLEX
-
08.11.2017 POMAKLARIN ÇANAKKALE AĞIDI: PESNA
-
08.10.2017 YANMA KERKÜK YANMA
-
19.09.2017 WAK’A-YI ABSURDUMO
-
12.09.2017 FARK FARK’I & FETO FARKI
-
10.09.2017 SUPHİ BEY’DE GÜNLÜK YAŞAM ALGISI
-
08.09.2017 ŞİİR VE ŞAİR
-
06.09.2017 GELECEK’İ YÖNETMEK
-
03.09.2017 ŞEYHLER ve BAZI ŞEY(h)LER
-
01.09.2017 NİMET(e) HÜRMET ET MESELESİ
-
29.08.2017 ÇANAKKALE’YE YÜRÜYÜŞLERİN MUHTASAR TARİHÇESİ
-
14.08.2017 AK PARTİ TAŞRASI / NELER OLUYOR
-
10.05.2016 ÇEKİLME ZAMANI
-
06.05.2016 KONUŞURKEN ARKANDA NE VAR?
-
30.04.2016 W üzerine...
-
27.04.2016 LAİK AHLAK KURULABİLİR Mİ ?
-
16.04.2016 TUZAK
-
18.05.2015 KÖTÜLÜK DİNİ
-
02.04.2015 ÖLÜM VE RİTÜEL
-
05.01.2015 MAZERETİN CİLALISI
-
28.11.2014 KELİMEDEN PUT
-
30.09.2014 Anzavur'u tanımak
-
17.09.2014 DEVLETÇİLİK SAPKINLIĞI
-
09.09.2014 DELİNİN ZORU KESTANE
-
01.09.2014 ÖKÜZ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER